11 Aralık 2010 Cumartesi

İnişler ve Çıkışlar: Marsilya


“Deschamps sezon boyunca takımını yavaşça şekillendirdi ve önündeki rakipleri devrilirken lig şampiyonluğuna doğru sessizce sokuldu”

“Hem ligde hem de Avrupa’da oynamak, en güçlü takımları bile etkileyen bir mücadele”

“Marsilya bir fiyasko olarak görülmekten kurtuldu ve bu sezon lige ve Avrupa mücadelesine umutla başlıyor”

Olimpik Marsilya
Büyük mücadelelerle şampiyon

Marsilya geçen bahar, neredeyse yirmi yıldır ilk şampiyonluğunu kazandı. Güney Fransa limanının sokakları, uzun bir bekleyişin -Marsilya çapındaki bir kulüp için aşırı  uzun bir bekleyişin- sona ermesini kutlayan neşeli ve kendinden geçmiş  taraftarlarla doldu.

Yazan: Leonard Jägerskiöld-Nilsson

18 yıldan sonra tekrar şampiyonlar bu, her sene sürekli gelişim gösterdikleri uzun bir yeniden yapılanma sürecinin sonucu mu? Aslında, sadece bir yaz mevsiminin, Marsilya’nın çok beklenen şampiyonluk avında belirleyici olması gayet ironik.

2009 yazında, eski spor gazetecisi Pape Diouf, dört yıldır Marsilya’nın başkanlığını yürütüyordu. Sorumlu kişi olarak klübü çeşitli başarılara ulaştırdı. Diouf yönetiminde kupa kazanamadılar, ama iki kez lig ikincisi (2007 ve 2009), iki kez de Fransa Kupası finaline çıkarak (2006 ve 2007) doğru yolda olduklarını gösterdiler. Ama Marsilya gibi bir kulüp için bu yeterli değildi. Bu nedenle kulübün sahibi Robert Louis-Dreyfus ve yönetim kurulu, 17 Haziran 2009’da Diouf ile yollarını ayırdı. Yerine, Diouf gibi gazetecilik geçmişine sahip ve neredeyse 70 yaşındaki Jean-Claude Dassier getirildi. Kulübün sahibi uzun süredir Dassier’in Marsilya başkanı olması için propaganda yapıyordu ve nihayet muradına erdi. Ne yazık ki, Dreyfus bundan iki hafta sonra (4 Temmuz), 63 yaşında vefat etti. Kulübün başkanını değiştirmek, Dreyfus’un kulüpteki son icraati oldu. Ligue 1’i tekrar kazanma hedefini başarmak için Marsilya’nın açıkça ihtiyacı olan iki değişiklikten biri buydu.

Beklenmedik teknik direktör değişikliği taraftarı endişelendirdi

Dassier’in kulübün başkanlığına atanmasıyla aynı zamanda teknik direktörlük pozisyonunda da bir değişiklik oldu, ama bu Marsilya’nın isteği değildi. Başarılı  Belçikalı teknik direktör Éric Gerets, Marsilya’dan bıkıp Suudilerin dev takımlarından Al-Hilal’a gitti. Geçen sezonu ikinci bitirmelerinin asıl sebebinin ayrılması, elbette ki taraftarı endişelendirdi. Ama Gerets’in boşluğu uzun sürmedi. Yerine gelen isim eski Marsilya oyuncusu Didier Deschamps’tı. Eski milli takım kahramanı, 2007’de Juventus’tan ayrıldığından beri teknik direktörlük yapmamıştı. Marsilya’yı uzun zamandır bekledikleri şampiyonluğa ulaştırmak için doğru bir isim miydi? Deschamps, Gerets’in biçimlendirdiği bir takımı miras aldı ve ihtiyaç duyulan tek şey, takımda direkt oynayabilecek yüksek kalitede birkaç oyuncuydu. Lucho González (Porto), Souleymane Diawara (Bordeaux), Gabriel Ivan Heinze (Real Madrid) ve Stéphane M’Bia (Rennes) gibi oyuncuların imza atmasıyla Deschamps elbette ki istediğini elde etti.

Sessizce lig şampiyonluğuna

18 yıldan sonra ilk kez lig şampiyonu olmaları ve 1993’teki Şampiyonlar Ligi şampiyonluğundan beri ilk kez bir kupa kazanmaları, Marsilya’nın başkan ve teknik direktör değişikliğinde çok başarılı olduğunu gösteriyor. Deschamps sezon boyunca takımını yavaşça şekillendirdi ve önündeki rakipleri devrilirken lig şampiyonluğuna doğru sessizce sokuldu. Marsilya’nın olağanüstü bir sezon geçirmesine rağmen, unutulmamalı ki Lyon, Auxerre ve özellikle Bordeaux bahar mevsiminde formlarının dibine düştüler. Ligin ilk yarısında zirvede olan Bordeaux taş gibi düştü ve ligi altıncılıkla bitirdi. Marsilya gücünü gösterdi ve hem lig şampiyonluğunu hem de Lig Kupası’nı kazanmak için ivmesini bahar mevsimi boyunca arttırdı.

Kadro derinliğinde yeteri kadar güçlüler mi?

Şampiyon olması ile birlikte, Marsilya otomatik olarak Şampiyonlar Ligi’nde oynamaya hak kazandı. Ama hem ligde hem de Avrupa’da oynamak, en güçlü takımları bile etkileyen bir mücadele. Bu nedenle Marsilya’nın iki cephede birden mücade etmekte ne kadar başarılı olacağını görmek heyecan verecek. Geçen sezon Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline ulaşan Bordeaux, Avrupa’daki arzusunun sonucu olarak ligde tökezledi. Ama Lyon yarı finale ulaşmayı başardı (Bayern Münih, aşılması çok güç bir rakipti) ve son dokuz lig maçında yenilmedi. Ligue 1’de ikinci olmaları, Avrupa’daki başarılarından aldıkları gücün kanıtıydı. Asıl soru, Marsilya’nın bahsettiğimiz takımlardan hangisinin yolunu takip edeceği. Marsilya son birkaç senedir Şampiyonlar Ligi’nde oynamaya alışkın, ama grup aşamasını geçmekte zorlandı. Hem bunu yapmak hem de Fransa’da başarılı olmak için kadro derinliğinde daha güçlü olmaya ihtiyaçları var. Bu yazı yazılırken, 7 milyon € karşılığında Osasuna’dan yetenekli ve gelecek vaat eden sağ bek César Azpilicueta ile sözleşme imzaladılar. Ama Marsilya hem ligde hem de Avrupa’da ilerlemek istiyorsa aynı kalibrede daha fazla oyuncuya ihtiyaçları var. Yaz sonunda kaptanları ve geçen sezonun gol kralı Mamadou Niang’ı 8 milyon € karşılığında Fenerbahçe’ye sattılar. İki forvet Fernando Morientes (kulübü yok) ve Bakari Koné (Lekhwiya Sports) ayrıldı, Deschamps’ın hücumda değişiklik yapmak istediği söyleniyor. Kulüp Ağustos’un ortasında Fransız forvetler Loïc Rémy (Nice) ve André-Pierre Gignac (Toulouse) ile sözleşme imzaladı. Gelecek sezon gol yolları bu ikiliden sorulacak.

Ligdeki bütün takımların hedefinde

Güney Fransalı devlerin çekinecek bir şeyleri olmasa da bu sezon onlar için kolay olmayacak. Avrupa mücadelesinin yanında, Marsilya herkesin yenmek istediği bir takım olacak. İçinde bulunulması kolay olmayan bir pozisyon. İsterseniz Bordeaux’ya sorun. Lyon inanılmaz biçimde art arda yedi kez şampiyon oldu, ama Marsilya’nın bunu başarması imkânsız gibi. Bunun sebebi Fransız liginin aşırı zor olması. Lyon ve Bordeaux’nun yanında Lille, Auxerre, Monaco, PSG (eğer her şey yolunda giderse) ve Toulouse gibi takımların hepsi ligin zirvesinde mücadele edebilir (geçen sene başarılı olan Montpellier’den özür dileriz).
En azından, Marsilya bir fiyasko olarak görülmekten kurtuldu ve bu sezon lige ve Avrupa mücadelesine umutla başlıyor. Klübün kendine şampiyon demesinin üzerinden uzun zaman geçmişti. Marsilya, projelerinde başarılı olmak için her türlü fırsata sahip. Geçen sezon başkanlarını ve teknik direktörlerini değiştirmelerinde olduğu gibi, başarılı hamlelere devam etmek zorunda.

Olimpik Marsilya

Adres: 25 rue Negresko, BP 124, 13267 Marseilles Cedex 08, Fransa
Web sitesi: www.om.net
Stadyum: Stade Vélodrome (60,031 kişilik)
Teknik direktör: Didier Deschamps
Son sezondaki derecesi: 1’incilik

Başarıları
Lig şampiyonluğu: 9 (1937, 1948, 1971, 1972, 1989, 1990, 1991, 1992, 2010)
Fransa Kupası galibiyeti: 10 (1924, 1926, 1927, 1935, 1938, 1943, 1969, 1972, 1976, 1989)
Lig Kupası galibiyeti: 1 (2010)
Avrupa Kupası galibiyeti: 1 (1993)

Takım analizi

Gelen oyuncular:
César Azpilicueta – Osasuna

Giden oyuncular:
Fernando Morientes – Sözleşmesi yenilenmedi
Mohamed Dennoun – Aviron Bayonnais
Cyril Rool - Sözleşmesi yenilenmedi
Laurent Bonnart - Sözleşmesi yenilenmedi
Mamadou Niang – Fenerbahçe
Garry Bocaly – Montpellier
Bakari Koné – Lekhwiya Sports Club

Güçlü  bir defans bütün takımı taşır
Ama şampiyon kadroya bakılınca iyi kalitede pek çok oyuncu görülüyor. Kalede Fransa milli takımının ikinci tercihi Steve Mandanda bulunuyor ki  Lyon’lu Hugo Lloris ile Les Blues (Maviler)’in birinci kalecisi olmak için sıkı bir rekabet içinde. Souleymane Diawara, Gabriel Ivan Heinze ve Stéphane M’Bia gibi kilit oyuncularla defans aşırı güçlü. Eğer sert şutlar atan Nijeryalı Taye Taiwo’yu da sola koyarsanız Marsilya’nın güvenilir, güçlü bir defansa sahip olduğunu görürsünüz. Orta sahanın ortasında Marsilya’nın kaybetmeyi göze alamayacağı ikili, Lucho González ve Benoît Cheyrou yer alıyor. Onlara eşlik edenler, hücumda yaratıcı özellikleri olan Mathieu Valbuena ve umut vaat eden genç Ganalı André Ayew. İleri uçta hâlâ Brezilyalı Brandão var. Bu sezon ispatlaması gereken bir şeyler olan az sayıdaki oyuncudan biri. Ağustos’un ortasında, geçen sezon Nice için 14 lig golü atan, 23 yaşındaki Fransız Loic Rémy ve 2008-09’da Toulouse için 24 gol atarak gol kralı olan, son Dünya Kupası’nda skandal yaratan Fransa milli takımında yer alan 25 yaşındaki André-Pierre Gignac transfer edildi.

Droit Au But

Bu, kulübün armasının altında da görülebilen resmi slogan. Anlamı “Doğrudan gole”. Kulübün armasının üzerinde yer alan yıldız, 1993’te kazandıkları  Şampiyonlar Ligi zaferini temsil ediyor.

5 eski efsane

Gunnar Andersson 1950-1958

Bu efsanevi İsveçli, kulübün gelmiş  geçmiş en popüler oyunculardan biri. Fransa birinci liginde 220 maçta 169 gol (bir kulüp rekoru) attı , 1952 ve 1953’te gol kralı oldu. Andersson 1969’da, henüz 41 yaşındayken vefat etti.

Josip Skoblar 1969-1975

Yugoslav Skoblar, 1970-71 sezonunda attığı 44 gol ile Fransa birinci liginde kırılması çok güç bir rekora imza attı. Skoblar, Marsilya için toplamda 159 maçta 138 gol attı ve taraftar ona basit biçimde “Monsieur Goal” (Bay Gol) lakabını verdi.

Jean-Pierre Papin 1986-1992

Papin, Marsilya’da büyük başarıya ulaştı ve beş sene boyunca gol kralı oldu (1988-92). 1991’de, Ballon d’or ödülünü kazanan ilk Fransa kökenli oyuncu oldu. 1992’de, o dönem bir oyuncuya ödenen en yüksek transfer bedeli ile Milan’a gitti.

Didier Deschamps 1989-1990 & 1991-1994

1993’te 24 yaşında olan Deschamps, takımını Şampiyonlar Ligi zaferine taşıyan en genç  kaptan oldu ve bu rekor hâlâ kırılamadı. Marsilya’nın  şu anki teknik direktörü, oyuncu olarak iki kez Fransa şampiyonu oldu (1990 ve 1992).

Fabien Barthez 1992-1995 & 2004-2006

Barthez’in Marsilya’da kült bir statüsü var. Bunun sebebi özellikle 1993’te Şampiyonlar Ligi finalinde Milan karşısında gösterdiği performans, ama ayrıca 1994’teki şike skandalından sonra Marsilya’nın küme düşürülmesinin ardından ikinci ligde oynamaya devam etmesi.

1 yorum: